27 Ekim 2015 Salı

Minik ayaklara yürüyüş öncesi ayakkabı seçimi

Fotoğraf babypaws.com sitesinden alınmıştır


Etrafınızda yürürken içe basan ve ayak problemlerinden şikayet eden birçok kişinin olduğunu görmüşsünüzdür. Tüm bunların çocuklukta yapıla yanlış ayakkabı seçimlerinden kaynaklandığını annelerimize söyleseler 'Biz öyle mi yetiştik' deyip geçiştirirler. Ancak devir değişti. Şimdiki anneler araştırmacı, teknolojiler çok ileri, anneler arasındaki paylaşımlar da gelişmiş olunca bebeklerimizin ayak sağlığı da en önemli konuların başında yerini aldı.

Evde ve kreşte deri patikler ideal
Blue Inch markasının deri patikleri
evde ve kreşte giymeye uygun
Ayakkabı konusunda en zorlandığım anın kızımın ayaklandığı (early walking ) günler olduğunu hatırlıyorum. Okuduğum kaynakların birçoğunda ortopedik ayakkabılardan bahsediliyordu. Yürümeye başlamada önce ona aldığım deri patikler kış aylarında ayaklarını sıcak tutmak için idealdi. Bir cupcake sever olarak Blue Inch markasından aldığım üzeri cupcake desenli şirin deri patikler şıklıkta ve sıcak tutma çok idealdi. Yürümeden önce böyle bir seçim arayanlar için bu markayı öneririm. Piyasada birçok deri markası satılıyor ancak gerçek deri oluşu ve elde dikiliyor olması büyük bir avantaj. Ancak İngiltere menşeili olması nedeniyle fiyatının biraz yüksek olduğunu söyleyebilirm. 100 lira civarında satılan bu ayakkabı markasının internet sitelerinde kampanyaları takip ederek çok daha uygun fiyatlara (ben 59.90 TL gibi bir fiyata bulmuştum) almak mümkün.


Deri patik mi, ilk adım ayakkabısı mı?
Daha ekonomik seçim arayanlar için annelerimizin ördüğü sıcak patikler de kış aylarında yardımımıza koşuyor. Ancak asıl iş yürümeye meyillenmesiyle başlıyor. 11 buçuk aylık olana kadar hiç emekleyen kızım ayaklanmaya başladığında böyle bir arayışın içinde mağazadan mağazaya ortopedik (?) ilk adım ayakkabısı ararken buldum kendimi. Ancak araştırmalarım bu arayışımın biraz erken olduğunu gösterdi. Çünkü piyasada 'ilk adım ayakkabısı' diye satılan ayakkabıların aslında yürümeye henüz tam başlamamış bebekler için uygun olmadığını keşfettim. Ortopedik ayakkabı satan mağazalardaki yetkililerin ilk sorusu 'yürümeye başladı' mıydı? Benim cevabım ise hep 'Hayır başlamadı ama ilk olarak ortopedik ayakkabı ile başlaması gerektiğini düşünüyorum" oluyordu. Ancak aldığım tüm yanıtlar ve sonrasında yaptığım araştırmalar early walking olarak adlandırılan yürümeye yeni yeni başladığı dönemde alınan ayakkabıların ortopedik olmaması gerektiği yönünde oldu.

İlk adım öncesi ayakkabı mı? O da ne ?


Originals <br> Mirabella - Light Pink
Pediped markasının ilk adım öncesi
ayakkabıları dışarıda güvenle giyilebiliyor
İlk adım ayakkabısı olarak da nitelendirilen ayakkabılar çocuğun bileğini saran, düz basmasını sağlayacak ve bileğini burkmayacak yapıda oluyor. Oysa yeni ayaklanan bebeklerin daha esnek ayakkabılara ihtiyacı var. Uzmanlar bu aşamada doğru seçimi yapmak için iki parmağınızla  kolayca katlanabilen esneklikte ürünleri tercih etmeniz gerektiğini söylüyor.
Çoookkkk uzun arayışlarım sonunda yürümeye ilk adım atanlar için çok uygun bir ayakkabıyla karşılaştım. Aslında aramaktan sıkılıp öylesine girdiğim bir mağazada buldum bu markayı ancak aslında çok uygun olduğunu keşfettim. Pediped markasının tabanı elde dikilen ilk adım öncesi bu ayakkabıları yeni ayaklanan minikler için çok ideal.
Size en önemli tavsiyem, bebeklerinizin yürümeye yeni başladıkları dönemde sevimli ancak onun ayağına hiç uygun olmayan seçimler yapmamanız. Mesela deri patiklerin dışarıda giyilmeye uygun olduğunu yazanları görüyorum ancak tabanları sert olmadığı için bence uygun değil. Evde ya da kreşte giymek için ideal ancak dışarıda ilk adım atması için ben uygun bulmuyorum.

Ortopedik, anatomik karmaşasına son!
İşte tam bu noktada ayakkabı seçiminin de çocuklar için ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Asıl mesele ise bundan sonra başlıyor. Bir sonraki yazı da ilk adım ayakkabısı, anatomik ve ortopedik karmaşasına son veriyoruz. Takipte kalın...

19 Ekim 2015 Pazartesi

Renkli rüyalar zamanı




Eylül'ün memeyi bıraktıktan sonra uyumamakta direnmesiyle ilgili yazımdan sonra şimdi iyi haberlerle karşınızdayım. Okuduğum tüm kitaplarda ve yayınlarda uzmanlar çocuklara uyku eğitimi verilmesinde hep uyku eşleşmesinden bahsediyordu. Ancak biz bunu başarabileceğimize pek inanmıyorduk 2 yaşına kadar memede uyuyan birini hikayeyle kandırmak gerçekten güç. Ancak ona sevimli hikayeleri daha sevimli daha getirip anlatmaya başladığımda kitaplar biraz ilgisini çeker oldu. Mothercare'de satılan BOBO- PAPİ -BENEKLİ ve SARMAN dörtlemesi çocuklara kitapları sevdirmek için gerçekten ideal. Çocuğunuz 2-3 yaş civarındaysa hatta daha küçük de olabilir (ancak o zaman hikayeyi anlayamıyorlar ve dikkatlerini çok çekmiyor) bu kitapları kesinlikle tavsiye ederim. Keşke bu dörtlemeye yeni kitaplar da eklense de hikayelerimiz çeşitlense. (Çünkü D&R gibi yerlerde iki yaş çocuklar için hikaye kitapları yok. Ya resimli şeyler var ya da daha büyükler için uzun hikayeler-ki bunlar dikkatlerini dağıtıyor ve sıkılıyorlar)
Yeni arkadaşlarımız BOBO- BENEKLİ-PAPİ ve SARMAN'ın hikayesi çok eğlenceli


Neyse konumuza geri dönersek kızım kitapları sevmeye başladı ve yatağa kitaplarla gider olduk. Kitapları birlikte okuduktan sonra tabi ki ilk aşamaya uyumayı reddediyor. "Anne kalkalım, odaya gidelim (salonu kastediyor)" diyerek önce bir diretiyor . Ancak daha sonra ben ondan kitabı okumasını istiyorum ya da kitapla ilgili ona sorular soruyorum (Bobo kimi bulmuş, Sarman kimden saklanmış gibi) o zaman interaktif bir iletişime geçiyoruz ve bir süre sonra ben gözlerimi kapatıp uyuyor gibi yapıp ona hikayeyi karanlıkta okuyorum. Ses tonumu daha da yumuşatıyorum ve bir süre sonra uyuyakalıyor. (Bu arada o renkli hikayelerden sonra rüyasında ne gördüğünü çok merak ediyorum. Tatlı kedi ve köpeklerle oynuyor olabilir:))

Sesli ya da müzikli kitaplar da çocuklara kitabı sevdirmek için iyi bir başlangıç olabilir

Bakalım durumumuz şimdi böyle. Bu sürece gelmemiz tabi ki kolay olmadı. Tüm hikayelerimizi alıp salona taşındığımız ve koltuk üstünde gecelemelerimiz de oldu. Ancak size tavsiye edebileceğim en önemli onu onları uyku konusunda zorlamayın. Uyku eğitimi diyerek sabahlara kadar ağlatmayın. İstemiyorlarsa diretmeyin. Her şeyin bir zamanı ve yöntemi var. Yönteminizi değiştirin, biraz ara verin ki kötü uyku deneyimlerini unutsunlar. Ama zorlayıcı olmayın. Bu onlarda kesinlikle olumsuz bir etki bırakıyor. Ben çocuğumun ağlayarak ve mutsuz uyumasından da biraz daha geç saatlerde kendi isteğiyle uyumasını tercih ederim. Öyle de yapıyorum. Siz zaten bir uyku rutini oluşturduktan sonra uykusu gelince uyuyacaktır.

Her bebek bir karakterle dünyaya geliyor ve her anne farklı bir deneyim yaşıyor. Bu nedenle bunun tek bir yöntemi yok. Ancak tek tavsiyem zorlamayın. Korkuyla değil huzurla uyusunlar.

27 Eylül 2015 Pazar

Bir uyumama hikayesi


Fotoğraf babynoises.wordpress.com sitesinden alınmıştır

Hamileliğimden bu yana etrafımdan, eşten dosttan çok sayıda öneri aldım. ‘Kucağa alıştırma’, ‘memede uyumaya alıştırma’, ‘bir uyku düzeni oluştur’, ‘sağlıklı besle, abur cubur verme’... Hepsi dikkate alınacak çok değerli tavsiyelerdi.  

..... –lerdi diyorum çünkü ne zaman kızımı kucağıma aldım bu değerli tavsiyelerin pek çoğunun uygulanamaz olduğunu anladım. Evet iki yaşına kadar güzel bir uyku düzeni oluşturdum. Tamam, malesef memede uyumaya alıştı ama olsun, ‘düzen düzendir’ dedim. Abur cuburdan korudum vs... Ancak ne zaman ki  iki yaşına girdik, hani şu ‘Trouble 2’ dedikleri problem çocuk dönemleri başladı. Şekere tatlıya dayanamıyor, inatçılığı tuttu mu bambaşka biri oluyor. Bunların hepsine daha sonraki yazılarımda geleceğim. Ancak şu anki en büyük problemimiz uyku.

Eylül, iki yaşına gelene kadar güzel bir düzenimiz vardı. Her ne kadar memede uyumaya alışsa da bu düzen iki sene güzel işledi. Ancak artık memeyi bırakmanın zamanı gelmişti. Sırf o mutlu olsun diye doğumgünün ertesi gününe kadar emzerek uyudu. Artık bu kötü alışkanlktan vazgeçmenin zamanı gelmişti. Önce ikna yöntemiyle  bırakmayı denedik, olmayınca da sirkeyle uzaklaştıralım dedik.. Ancak o kadar müptela olmuştu ki sirke de sökmedi. Keskin sirkeye rağmen emdi de emdi. O zaman baktık ki olmıyor, yapacak birşey kalmadı acı biberle üç günde uzaklaştı memeden. Birkaç kere ağzı yanında bir daha sormadı bile. Ama çok fena birşey oldu. Uyku fobisi başladı.

24 aylık kızım gündüz uyumayı kesinlikle reddediyor, gece uykularımız ise ağlama kriziyle yorgun düşerek bitiyor. Ona uykuyu sevdirmek için çok sevimli kitaplar okumayı deniyorum . Kitapları çok seviyor, defalarca okutuyor. Ancak gel gör ki ‘haydi şimdi uyuyalım’ deyince kıyamet kopuyor. Kendi odasına girmiyor, bizi de elimizden tutarak oturma odasına çekiyor. ‘Haydi oturalım’ deyip, TV’yi açtırıyor ve en sevdiği çizgi filmi istiyor. Ama bu süreç bazen gece 12’ye kadar sürüyor. Hem onun hem de benim sinirlerim geriliyor. Ve gecenin sonu hep ağlamaklı bitiyor.

Gece bir şekilde yorgun düşüp uyuyor ancak gündüz uykularına veda ettik diyebilirim. Son birkaç gündür arabaya bindirip yolda uyutmayı denedim. Uzun yola gidince uyuyakalıyor. Birkaç gün aynı saatte bu şekilde uyutursam aynu saatlerde uykusunun gelebileceğini düşünerek yeni bir yol izledim ama o da fayda etmedi. Eğer evdeysek ya da annennesindeysek kesinlikle uyumaya karşı çıkıyor. Umarım bu bir geçiş sürecidir onun için ve uyku düzenimiz yeniden bir rutine girer.

Geçtiğimiz gün bir büyüğümüzün bu halimizi görerek bana söyledikleri aklımdan çıkmıyor. Ne zaman uyumadığı için Eylül’e sinirlensem bu sözler geliyor aklıma ve biraz sakinleşmeye onu anlamaya çalışıyorum. Teyze, ‘Kızım o şu anda kanadı kırık bir kuş gibi. En sevdiği şey elinden alındı ve şu anda onunla savaşıyor. Uyumadığında ona kızma ve üstüne gitme. Kanadı kırık kuşu korkutma” demiştiL

Minik kuşun en kısa zamanda yeni bir kanada kavuşması dileklerimle...