7 Temmuz 2018 Cumartesi

Çocuklarla yaz tatilinde vakit nasıl geçirilir? Yaz okuluna göndermediyseniz eğer işte size sıcak yaz günlerinde vakit değerlendirmek için yapılacaklar listesi. Biz bunaYaz Dilek Listesi adını verdik.Alın bir çıkış, çocuğunuzun odasına asın. Her gün bir ya da birkaç etkinlik gerçekleştirin. Yaptıklarınızı kendisi işaretlemesine ya da stickerlarla süslemesine izin verin.

İşte Yaz Dilek Listesi ;




Not: Liste cocugumlaberaber.blogspot.com'a aittir. Kaynak gösterilmeden kopyalanamaz. 

1 Temmuz 2018 Pazar

ÇOCUKLARA SINIR KOYMALI MIYIZ?

Fotoğraf bilenkadin.com sitesinden alınmıştır
Çocuklara sınır koymak gerekli midir? Bu sınırlar ne durumda ve ne şekillerde koyulmalıdır. Hepimiz çocuklarımızın yanlış davranışlarını şekillendirmek için bazı kurallar koymaya çalışıyoruz. Ancak bunu yapma şeklimiz çocuğumuza verdiğimiz mesajın doğru şekilde ona ulaşmasına ve bunu bir davranış biçimi haline getirmesinde etkili rol oynuyor.
Psikolog Şeyla İbrahimoğlu Delen, çocuğumlaberaber.biz için çocuklara sınır koymada ebeveynlerin yaptıkları hatalara dikkat çekerek doğru yaklaşımın nasıl olması gerektiğini anlattı. 

Sınır koymak ne demektir?
Psikolog Şeyla İbrahimoğlu Delen
Mutlu ve sorumluluk sahibi bireyler yetiştirebilme serüveninde ailemizin ve hayatın kurallarını çocuklara öğretmektir.

Çocuklara sınır koymak neden önemli?
-Çocuklar dünyayı evde öğrenirler. Hepimiz sosyal varlıklarız ve toplumla uyumlu yaşamak için kurallara ihtiyacımız var. Aileler aslında çocuklarına kuralları öğretirken hayatı öğretirler.
-Çocuklar buna ihtiyaç duyar! Yaşadıkları dünyanın düzenini, kurallarını anlamak isterler. Kendilerinden ne beklendiğini, kontrolün kimde olduğunu, ne kadar ileri gidebileceklerini ve fazla ileri giderseler neler olacağını bilmek isterler. Yetişkin hayatımızda bile bu soruların yanıtları belirsiz olduğunda huzursuz ve mutsuz oluruz.
-Çocuklar sözlerini dinletemeyen anne babalara değil kendilerinden daha kontrol sahibi ve güçlü ebeveynlere ihtiyaç duyarlar. Bu güç kontrolünü onlara vermek taşıyabileceklerinden daha fazlasını omuzlarına yüklemek demektir.
Peki bu sınırları nasıl oluşturmalıyız?
Her ebeveyn çocuğunun gelecekte mutlu, çalışkan, cesur, faydalı, adaletli, güçlü, bağımsız bireyler olmasını ister. Çocuklarının yaşayacakları hayatın yol haritasını çıkaran aileleridir. Zamanı gelip kendi yolunu kendisi çizene kadar onu mutsuz edecek/zarar verecek yol ayrımlarına sapmaması için sağlıklı sınırlar koyup o yollara girmemesini sağlamamız gerekir.
Sınırlar bizin aile içinde uyguladığımız kurallar sistemimizdir. Ebeveynler bu sistemi genellikle 3 temel yaklaşımla uygularlar.
Nedir bu yaklaşımlar?
Cezacı yaklaşım; Özgürlüksüz Sınırlar
Ebeveynler bu yaklaşımla suçlayıcıdır, öfke tepkileri gösterir, tehdit eder, bağırır, fiziksel şiddet uygular, alay eder, ceza verir. Çocukların ise duyguları yaralanır, aile ilişkileri hasar görür, öfke dolu güç savaşları yaşanır. Sorun çözülmez, sağlıklı iletişim kurulmaz. Çocuk yararına olacak hiçbir şey öğrenemez.
Yumuşak Yaklaşım; Sınırsız Özgürlük
Ebeveynler bu yaklaşımı uyguluyor ise sık sık tekrar eder, nasihatlerde bulunur, hatırlatmalar yapar, pazarlık yapar, dil döker, yalvarır. Çocuklar ise kuralların kendileri için olmadığını, ebeveynlerini zorladıklarında sorumluluklarından kurtulabileceklerini öğrenir. Yine sorunlar çözülmez, sağlıklı iletişim kurulmaz, çocuk yararına olacak hiçbir şey öğrenemez.
Demokratik Yaklaşım; Sınırlı Özgürlük
Bu yaklaşımı benimseyen ebeveynler çocuklarına en doğru yolla sınır koyar. Çocuklarına olumlu tutumlar ve duygular için model olur doğru davranışı öğretir, kuralları öğrenebilmesi için iş birliği yapar, onaylanabilir davranışları cesaretlendirir, iyi seçimler yapmaya teşvik eder.
Çocuk yapmaması gereken bir durumda sorun yaşadığında 5 adımlı modeli uygular;

Sorun yaşadığımızda uygulayacağımız modeller ne olmalı?
Aşağıdaki yaklaşımlarla  bunu gerçekleştirebilirsiniz.

1.            Çocuğa mesajı verirken onu veriş şekli çok önemli. Mesajı çocuğun üstüne değil davranışın üstüne olmalı; “çok yaramazsın”, “bıktım senden”, “ne kadar düşüncesizsin” değil, “kardeşini rahat bırak”, “şimdi meşgulüm beklemelisin” şeklinde konuşur.
2.            Çocuğa sınırlar koyarken net olmak çok önemlidir Açık, anlaşılır ve kesin olur; neyin ne zaman nasıl yapılması gerektiği uzun, belirsiz veya ucu açık değil yaşına göre belirlenmiş düzeyde kısa-net-anlaşılır olmalı
3.            Ses tonu kararlı ve kontrollü olmalı. Ne aşırı sert ve bağırarak tepki vermek, ne de “Çok rica ederim, lütfen” diye yalvararak sınır koymak işe yarar. Öfkeli, bağıran veya güçsüz, yalvaran şekilde değil.
4.            Gerekirse davranışın sonuçları belirlemek de önemlidir. Sınırları zorlayıp, kurallara uymadığında katlanacakları sonuçları belirlemek gerekir. Çünkü hayat seçimlerle doludur ve olması gerekeni seçtiğimizde bizim için iyi olurken, yanlış olanı seçtiğimizde bunun olumsuz sonucunu nasıl yaşıyorsak çocuk da yaşamalıdır ki öğrensin.
5.            Kuralları sonuçlarla destelemek çok önemli. Çoğu zaman sözler yeterli olurken davranışla desteklemez ise etkisiz olacaktır. Ödevini bitirmeden TV yok deyip TV açılmasına izin verirsek elbette bizi ciddiye almaz. Onlara zamanla ilgili sınır kıymak da önemli.  Uzun vadede değil kısa vadede bunu yaması önemli. Çünkü küçük çocuklarda zaman kavram bizden çok farklı.

Not: Bu röportaj cocugumlaberaber.blogspot.com için hazırlanmıştır. Alıntı yapılması durumunda site kaynak olarak gösterilmelidir. 


11 Şubat 2018 Pazar

Topluma mal olan çocuklar ve oyuncaklar: Mutluluk mu değil mi?


İkinci Dünya Savaşı’nda asker olan bir çocuk kitabı yazarının kendi çocuğunun oyuncağından yarattığı masal kahramanının öyküsünü anlatıyor Güle güle Christopher Robin. Bu aslında Winnie The Pooh olarak tanıdığımız çizgi film karamanının hikayesi. Ve onun gerçek bir çocuğun hayatından esinlenen yaratılış öyküsü. Bugün tüm dünyada Winnie the Pooh olarak tanınan sevimli ayıcık karakteri, İkinci Dünya Savaşı sonrası önce İngiltere sonra tüm kıta Avrupası’nda sadece çocuklar değil, bir umut ve eğlence bekleyen herkes için toplumsal bir karaktere dönüşür. Savaşı unutmaya çalışan toplumu bir umut seline sürükleyen minik ayıcığın öyküsü bazılarını bu kadar mutlu etmez: Oyuncağın gerçek sahibi Christopher Robin(!).

Ailesinin bu duruma yaklaşımını konu alan film bir çocuk serisinin nasıl yaratıldığı, topluma ifade ettiği değer ve bir çocuğun gözünden bu duruma yaklaşımı anlatıyor. Gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek çekilen filmde karakterler, dönemin İngiltere’sini yansıtan sahneler ve oyuncular harika. Her ne kadar bir çocuk karakterini yansıtsa da film yetişkinler için ve biyografi katerogisinde çekilmiş. İzlemeye kesinlikle değer…

Merak edenler için traileri aşağıya ekliyorum. 



9 Şubat 2018 Cuma

MUTLU ÇOCUK YETİŞTİRMEK İÇİN 10 YOL


Tüm anneler-babalar, büyükanne-büyükbabalar yani çocuğun etrafındaki herkes mutlu bir çocuk yetiştirmek için elinden geleni yapıyor. Ancak özellikle bugünün anne babalarının bunu daha bilinçli yaptığı kesin. Ancak bazı durumla oluyor ki çocuğa nasıl davranacağımızı, hangi kelimelerle ona en doğru ifadeyi kullanacağımızı şaşırıyoruz.  Neyse ki böyle durumlarda yardımımıza koşan pedagoglar var. ABD'li pedagog Elizabeth Pantley'in Ağlatmadan Disiplin kitabından mutlu çocuk yetiştirmek için 10 yolu sizin için derledik.





Kaynak: www.elizabethpantley.com
Grafik: PiktoChart
Tüm anneler-babalar, büyükanne-büyükbabalar yani çocuğun etrafındaki herkes mutlu bir çocuk yetiştirmek için elinden geleni yapıyor. Ancak özellikle bugünün anne babalarının bunu daha bilinçli yaptığı kesin. Ancak bazı durumla oluyor ki çocuğa nasıl davranacağımızı, hangi kelimelerle ona en doğru ifadeyi kullanacağımızı şaşırıyoruz.  Neyse ki böyle durumlarda yardımımıza koşan pedagoglar var. ABD'li pedagog Elizabeth Pantley'in Ağlatmadan Disiplin kitabından mutlu çocuk yetiştirmek için 10 yolu sizin için derledik.


17 Ocak 2018 Çarşamba


'Ağlama artık' demeden onları sakinleştirmeye yarayacak 10 anlamlı cümle




2 yaş sendromu (Trouble two) 4 yaş sendromu ve daha nicesi... Her şeyin olmazını isteyen ve ağlama krizine giren çocuklara 'Ağlama artık' demekten bıktıysak hem onları hem de kendimizi sakinleştirecek bazı cümlelerde durumu idare etmeye çalışabiliriz. İnternette rastladığım ve happinessishereblog.com'da bulduğum güzel 10 cümleyi aşağıda sizinle paylaşıyorum. Umarım işe yarar. Çocukta olmasa bile kendinizi sakinleştirmede işe yaradığı kesin.




Grafik kaynak: www.happinessishereblog.com
The Gottman Institute

15 Ocak 2018 Pazartesi


Daha İyi Eğitim Yetişkinlerle Başlar



Eğitmenlerin devlet ya da kurumları tarafından desteklenen eğitimlerle donatılmaları kadar kendilerini yetiştirmeleri de büyük önem taşıyor
Brookings Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre ABD’de 3 ve 4 yaşındaki çocuklarının yarısından fazlası devletin sağladığı erken eğitim imkanlarından yararlanmıyor. Bu yaş grubundaki çocukların sadece 10’da 1’i çok iyi denebilecek düzeyde eğitim alıyor.

Erken eğitimi daha fazla geliştirme ve genişletme görevi devlete düşerken - daha fazla çocuk için daha fazla sınıf oluşturma – bu sınıflarda neler olup bittiğini konusu ise tamamen öğretmenlerin kapasitesiyle değerlendiriliyor.

Çözüm ise çocuklara da değil de yetişkinlere özellikle de eğitimcilere, eğitim liderlerine, kul yöneticilerine daha yakından bakmaktan geçiyor. Ulusal Bilim Akademileri tarafından yayınlanan bir rapor, özünde, erken çocukluk eğitiminin tamamen onu sağlayan yetişkinlerin kapasitelerine bağlı olduğunu gösteriyor. Yarının politikaları erken eğitim alanında bu yetişkinleri desteklemezse ve yükseltirse, çocuklar için sağladıkları destekten vazgeçerler.

Erken eğitim liderleri mesleğinin gerektirdiği günlük fiziksel, duygusal ve zihinsel emeği üstlenirken, yaptıkları iş, liderlerinin eğitimleri, mesleki yaşamları ve ücretleriyle ilgili kararlarının doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Yani okulların eğitimciler için vereceği pedagojik ve kişisel gelişime yönelik eğitimler önem taşırken eğitimcilerin kendini geliştirmeye özen göstermesi de gerekiyor. Araştırmada eğitimcilerin içinde bulundukları ekonomik koşulların da tüm bu ihtiyaçların yerine getirilmesinde önem taşıyor.





Kaynak: US News / Nonie Lesaux - Stephanie Jones

https://www.usnews.com/opinion/knowledge-bank/articles/2017-07-14/support-and-training-for-adults-are-key-to-early-childhood-education

8 Ocak 2018 Pazartesi


Kreşe gitmeden evde eğitim mümkün mü?


Evde yaptığımız hem boyama yaptığı
hem sayıları öğrendiği hem de sek sek oynadığı etkinlikten. 
Çocukluğuma dair en güzel anılarım kardeşime olanlar... En net hatıralar ise benim ilkokula başladığım, kız kardeşimin de benimle okula gelmek için can attığı, ağladığı dönemler... Okuldan eve dönünce benden çok kardeşim yapmak isterdi ödevlerimi. Zaten sayıları da harfleri de benimle birlikte öğrendi. Ben 6, o ise 4 yaşındayken. Şimdi kızım 4 yaşında ve sayıları öğrenmesinin yanında harflere de başladı. Annem ev hanımıydı ve beni kreşe ya da anaokuluna göndermedi. kardeşimi de. Ben ise kızımı 3 yaşından itibaren kreşe gönderiyorum. Bazen çok erken mi başladık, okul kavramından çabuk bıkar diye endişe ediyor hatta bu kadar erken gönderdiğim için pişman oluyorum. Ancak kreş yaşının iki yaşa indiğini görünce ve altı bezli iki yaşların bile kreşe geldiğini görünce yüreğime su serpiliyor. Peki erken yaşta eğitimi zorunlu kılan ne? Daha çok çalışan bizler miyiz yoksa 'Gitmezse diğer çocuklardan geri kalır mı acaba'  bakış açısı, çevre baskısı mı?

Hafta sonu temiz hava almak için güzel havaları da fırsat bilerek kızım ve eşimle yürüyüşe Belgrad Omanı'na gittik. Sonrasında bir yerde bir şeyler yemek için oturduk ve orada bir arkadaşımla karşılaştım. Kızını bir oyun atölyesine götürmüş. Mutlaka gidin si de çok eğlendi deyince yemekten sonra oyun atölyesine uğradık. Çok beğendik. Sonra oyun atölyesinde kızım oynarken ben de dışarıdaki çocuk kitaplarını inceledim. Merkezin sahibi olan bayan (sonradan öğrendim) yanıma gelerek kitaplar tavsiye etmeye başladı. Üstelik bu kitaplar satılık da değilmiş. Kızının kütüphanesini buraya taşımış. Kütüphanedeki birçok kitap bizde de vardı. Birbirimize tavsiyelerde bulunduk sonrasında da konuşmaya başladık. Kendisinin de 4 yaşında bir kızı var. Ben kızımı beklerken minik kızın konuşmalarına şahit olmuş hayal gücüne hayran kalmıştım. Çok kitap okunan bir çocuk olduğu hayal gücünün zengin olmasından belli diye düşündüm. Ve bu minik kız kreşe gitmemiş. Annesi iş hayatını bırakarak tüm enerjisini kızına vermiş.

Çıkartmalarla kendi evini oluşturduğu etkinlikten.
Kitap ve çıkartmalarTchibo'dan
Ve düşünmeye başladım. Erken yaşta eğitim şart mı? Bu eğitim evde verilemez mi? Evet verilebilir. Kreşe gitmesine rağmen ben de kızımla evde çok sayıda aktivite yapıyorum kitaplar okuyorum. Kreş sadece sosyalleşmesi ve ilişkileri öğrenmesi açısından gerekli. Bunun dışındaki tüm eğitimler evde de verilebilir.
Bu nedenle;

*Eğer çalışmıyorsanız, tüm enerjinizi çocuğa verebilecek imkanınız varsa evde yapacağınız atölyelerle ve dışarıda oyun gruplarına katılarak okul öncesi eğitimi kendiniz verebilirsiniz.
*Kreşler gerçekten pahalı. Sonraki yıllarda da özel okul eğitimi düşünüyorsanız bu dönemde birikim yapmak isteyebilirsiniz haklı olarak. Evde vereceğiniz eğitimle bunu sağlayabilirsiniz.
*Bu konuda sosyal medyada ya da pinterest gibi sitelerde montessori aktivitelerini takip etmenizi öneririm.
* Çocuğa evde tüm ihtiyacı olanı verseniz bile sosyalleşme ihtiyacını da karşılamanız gerek. Bu komşu çocuklarla da olabilir ama daha fazla çocukla iletişimde bulunabileceği ortamlara girmenizde de yarar var. Okul dönemimde paylaşma, saygı yada sizden ayrılma  gibi kavramlarda zorluk çekmemek açısından faydalı.
*Bu nedenle artık hemen hemen her semtte açılan oyun gruplarına katılabilirsiniz. Hem bir grup içinde çok sayıda çocukla oynamaya alışır.

Her çocuk farklı bir karakterle dünyaya geliyor. Bazıları daha sosyal bazıları daha çekingen. Benim gözlemlerimle bu bazen büyüdüğü ortamdan bazen de doğuştan geliyor. Bu nedenle hepsinin bir ortama uyum süreci aynı olmuyor. Ancak çocuklar okul söz konusu olduğunda aileleri şaşırtabiliyor da. Çok sosyal olduğu düşünülen çocukların okul ortamına alışması bazen diğerlerinden daha zor da olabiliyor. Kreşe göndermeseniz bile mümkün olduğunda kendi yaşıtlarıyla (çünkü büyüklerle daha kolay sosyalleşiyorlar. İş kendi yaşıtlarıyla sosyalleşmede) sosyalleşebileceği ortamlarda bulunun.

* Kreşlerin verdiği eğitim tabi ki çok değerli. En büyük fark evde net bir disiplinle ilerleyemezken kreşte her şeyin bir saati bir düzeni var.
* Evde öz bakım becerileri edinme konusunda maalesef bizler özellikle de Türk anneleri olarak biraz heyecanlı olabiliyoruz. Kreşte ise yemeğini kendi yemekten, ayakkabısını kendi giymesine kadar tüm öz bakım becerilerini evdekinden daha iyi edinebiliyor.

En önemlisi de siz siz olun rahat yetiştirin. Bırakın döksün saçsın eğil disiplini de öğrensin. Ancak bu hayat yarısının içinde en iyi ben yapacağım en çok ben yağacağım hırsıyla büyümesin. Az ama öz olacağı bir anlayışla büyüsün.